17 Ağustos 2011 Çarşamba
11 Mart 2011 Cuma
10 Mart 2011 Perşembe
İnternetin iktidarı
İktidar bugün herkesin her şeyi konuştuğu bir demokraside (Ekşi Sözlük’te), merkez dergi internet, herkes bundan mutlu, mutsuz olan bizleriz. Ben elimde çok değerli bir şey taşıdığına inanan biri değilim, taşıdığım alt tarafı bir kelime öbeği, bir benzerlikler sülalesi, onlardan vazgeçebilirim, vazgeçemediğim topluluk hissi, doğruyu savunma, dokunulabilir dünyayı yorumlama, bunları insan kavmiyle paylaşma, ortak bir dimağda çoğalmadır, bu yüzden rahat değilim, çok rahatsızım, bir şeyler yapmak lazım diyen herkes sonunda Bir dergi çıkaralım noktasına geliyor, kime çıkaracaksın? (Ahmet Güntan)
İnternet artık iktidar. Ama bu “herkesin her şeyi konuştuğu demokrasi” fikri bana yalanmış gibi geliyor. İnternet demokrasisine dahil olmayan ve olamayacak olan insanlar var. Ekşi sözlük, tenbelheyven, twitter ya da gelecekte neresi olursa “ofis geyiği”nden öteye gidemez. Gibi geliyor bana. Edebiyat dergilerindeki o aptal mutabakat hali daha düşük düzeyde de olsa internet mecralarında da olan bir şey. Üstelik her düşünceyi tartıştığı, içinde barındırdığı iddiasında olan bir mutabakat bu. Orada temsil edilmiyorsan aslında yoksun gibi bir sonuç çıkıyor ortaya. Ekşi sözlük’te Nihat Genç yok. İsmet Özel’in olması düşünülemez bile. Bizim köşedeki turşucu amca yok. İsmet Özel’in yeri Eyüp’te bir apartman dairesi. Turşucu amcaya hepimizden daha yakın. Ne diyordum. İnternetin mutabakat hali daha geniş alanlı ve daha baskıcı. Daha uçucu, daha soyut. Şu paylaşma şeysini de tekrar düşünelim. Gerçekten bir şeyler paylaşabiliyor muyuz internette. Sanmıyorum sanmıyorum.
5 Mart 2011 Cumartesi
Demokrasinin zaferi
Trablus'ta savaş |
Afrika’daki olayları değerlendirirken ABD’nin ve diğer Batılı güç merkezlerinin müdahalesini inkar edenler, devletin ekonomiye müdahalesini reddedenlere benziyor. “Kendi kendine işleyen piyasa”nın yerini “kendi kendine işleyen uluslararası siyasi sistem” almış durumda. Yeni düzen herkesin aklın yolunu seçeceği vaadinde bulunuyor. Yani bütün despotik rejimler doğal yollardan devrilecek ve demokrasi dünyaya hakim olacak. Batılı koalisyon artık daha pasif bir müdahale yöntemi benimsiyor. Çünkü artık Batı kültürel hegemonyasının sağlamlığından emin. Ayrıca günümüzdeki olayları anlamak için Afrika Bağımsızlık hareketlerine tekrar bakmak da gerekiyor. 60’ların konjonktürü siyasi bağımsızlık fikrine dayanıyordu. 2000’lerinki ise demokrasiye dayanıyor. Kendi kendine işleyen bir sistem öneriniz varsa müdahalelerin başarısızlığını da kanıtlamış olmanız gerekiyor. Vietnam ve Irak yenilgileri de bu açıdan değerlendirilebilir.
2 Mart 2011 Çarşamba
27 Şubat 2011 Pazar
Last Train Home
"largest human migration" |
Kendi kendine konuşuyormuş gibi konuşan kendini anlatan karakterler. Filmin en büyük numarası buydu. Ayrıca belgesel türünün “orada yokmuşsun gibi gerçeği izliyorsun, emin ol” yalanını ortadan kaldıran bir yapısı vardı. Karakterlerden birinin “filmimi mi çekmek istiyorsun, al işte buyum” dediği yerde mutad uyuklamamdan bir an uyandım. Sonrasını dört gözle izledim. Çin yapımı oyuncakları Türkiye’ye ne yolla getiriyorlar diye düşündüm bir an. Üstelemedim.
Etiketler:
Çin,
göçmenlik,
işçi sorunu,
özgürlük,
sinema
28 Ocak 2011 Cuma
23 Ocak 2011 Pazar
Eve dön, şarkıya dön, taşraya dön
Sıkıntı, hep sıkıntı. |
Taşra yazısını sonunda bitirdim. Üç haftadır ömrümden ömür canımdan can gitti. Hasta oldum. Yazılarla ilişkim de insanlarla ilişkim gibi. Ayrılmayı bilmiyorum. Veda faslını fazla uzatıyorum. Bittiyse bitmiştir. Di mi ama. Sonrasında da dönüp okuyasım gelmiyor. Hatırlamak dahi istemiyorum. Belki bir sene sonra filan tekrar dönüp bakarım. O zaman sevimli görünüyor gözüme. Neyse. Yazı şubat sayısında Fayrap’ta olacak. Yani öyle umuyorum.
18 Ocak 2011 Salı
Yalnız kovboy mu yoksa aile babası mı?
"Biz hakim sınıfın çıkarlarını korumak için yaratılmışız." |
Aynı anda ikisi de. Ezeli kahraman figürünün bu iki veçhesi modern zamanlarda ters yüz edildi. Michael Mann filmleri bunun en iyi örneğidir. Zorba ve bağımsız görünenin aslında şefkatli ve sadık olduğunu yahut olabileceğini öğrendik. Namuslu ve fedakar olanın bencil ve ahlaksız olabileceği fikri de bize aşina artık. Behzat Ç.’nin numarası bu iki karakterin bir birleşimi olması.
Sufizme sıradışı yaklaşımlar
Sahneler bir Peter Brook filminden. İki gündür çeşitli vesilelerle birilerinin bu videoyu izlediğine şahit oldum. Bugün facebookta da Dücane Cündioğlu grubunda paylaşılmış. Bir yerde bahsetmiş filan olmalı. Fanları her yeri kaplıyor. Bir şekilde yazısına konuşmasına denk gelmemek ne mümkün. Ama memnunum. Seviyorum Dücane Cündioğlu'nu. Bir kız, kadınlar hakkında söylediklerini duyunca adam aynı Recep İvedik demişti. Sırf bu yüzden bile sevilebilir. Ne diyordum. Filmi seyretmedim. Ama seyredeceğim. Kudsi Erguner de Gurdjieffçilerden kitabında bahsediyordu. Ezoterizm filan pek bana gelmez. Ama tespit etmek lazım. İlkelliğe, ritüelizme ilgi ironik bir şekilde modern bir şey. Ayrıca danslar çok komik. Evde denedik, beceremedik.
16 Ocak 2011 Pazar
Kendi kaderini tayin hakkı
"Ulusların ve bireylerin kendi kaderini tayin hakkı yirminci yüzyılın başlıca virtlerindendir." I. Wallerstein |
Wallerstein, ayrılıkçılık ve otonomi talepleri dünya sisteminin işleyişine uygun olarak karşılık bulur, diyor. Buradan anlaşılıyor ki merkezcil ve merkezkaç siyasetlerin haklılıkları aslında ikincil bir meseledir. Batı her daim saklı tuttuğu Wilsonizm silahını çıkarlarına göre kullanır.
15 Ocak 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)