11 Mart 2011 Cuma

Ölenler için mevlit okutup yemek dağıtmak

Açlıktan bayılmak üzereyken gözlerimi camide açıyorum Yollar o kadar zor ki, İstanbul’dan geldiğimden beri hiç bu kadar zorunu görmedim diyebilirim. En kötüsü karşıma ne bir ev ne de bir köy çıkıyor. Dünden beri adamakıllı yemek yemedim. Kurt gibi acıkmışım, su ihtiyacımı ise yol kenarlarında gördüğüm çeşmelerden karşılıyorum. Sıcak havanın etkisiyle gücümü git gide kaybetmeye başlayınca mola sayılarım da artıyor. Arada bir çantamdaki kuru üzümlerle açlığımı gidermeye çalışıyorum ama nafile. Kendimi biraz daha zorlayıp Denizkonak köyüne ulaştığımda karşıma çıkan ilk eve giderek bahçede oturan kadınlardan yiyecek ekmek istiyorum. Kadınlardan biri misafir olduğunu diğerleri ise evde yiyecek olmadığını söylediğinde çaresizce oradan ayrılıp yoluma devam ediyorum. Artık başımın döndüğünü hissediyorum. Henüz köyden çıkmadan bir anda bisikletimin beni köy camisine götürdüğünü fark ediyorum. ‘’Allah Allah! Ulan köy camisinde yemeğin ne işi var ya da ben öldüm de haberim mi yok’’ diyorum kendi kendime. Caminin önünde durup yarı aralık olan kapıdan kafamı içeri sokuyorum. Karşılaştığım manzara beni hayretler içinde bırakıyor. Çünkü içerde oturan bir grup kadının yemek yediğini görüyorum. ‘’Galiba açlıktan serap görmeye başladım.’’ Hemen kapıyı kapatıp yanlış yere mi geldim diye etrafa bakınıyorum. Hayır, yanlış yerde değilim ve geldiğim yer gerçekten de bir cami. Tekrar kafamı içeri sokup baktığımda manzaranın değişmediğini görünce kısık bir sesle; ‘’yoldan geliyorum, karnım çok aç, yiyecek bir şeyiniz var mı?’’ diye sesleniyorum. İçerden; ‘’Yiyecek çok şey var. Gel otur sana yemek hazırlayalım’’ diye bir ses geliyor. Başımı önüme eğip giriyorum içeri ve bir köşede oturuyorum. Biraz sonra önüme kavurma, etli nohut, taze fasulye ve bir bardak fanta koyuyorlar. O kadar acıkmışım ki hepsini bir çırpıda silip süpürüyorum. Camide karşılaştığım bu ziyafetin hala gerçek olup olmadığını da düşünmeden edemiyorum ve bu işin kerametini beni doyuran kadınlara soruyorum. Meğer bunlar her yıl ölenleri için mevlit okutup yemek dağıtıyorlarmış. O yemeklerde kısmetim olduğu için benim de yolum oraya düşmüş. Allah onlardan ve ölenlerinden razı olsun diyerek bir Fatiha okuyup camiden ayrılıyorum… (Hasan Söylemez)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder